Yok yere üzülürüz, hiç önemsemeyiz sağlığımızı. Dur! Sana değil lafım kendime :)
En çokta ben unuturum; yahu hayat 1 kere! Hep atlarım bu müthiş mühim detayı...
Çok zaman oldu; tam 5 ay...
Her sabah adı konmamış bir sancı uyandırıyor beni. Koşturmacalar, panikler, ilaçlar, doktorlar, hastaneler... Sayarım bitiremem :)
Neyse, durum devam eder; her ay 2 kez kan testi (rahat edemiyorum kan vermeden o şekil yani)
Doktor beğenmemeler. Vazgeçip yeni hastanelere gitmeler. "Yok bu da bulamadı, başka nereye gitsem"ler... :) (9 ya da 10 doktor rekor)
MR adı verilen (Tomografi) cihazdan medet ummalar, yok olmadı bir de ilaçlısına gireyim. Ee yine cevapsız sorular?! Can sıkıcı süreçler. Psikolojik farklılaşmalar, yüksek farkındalıklar. Kendi kendini tedavi etmeler. Denemeler, denemeler...
Her yeni gün, doktorculuk oynayıp, hastalığı tahmin etmeler. Yeni senaryolar...
Aaa dur bak! En sevdiğim yer geliyor :)
Ölüm korkusuyla baş edemeyip ağlamalar, zırlamalar... Kafada tarih belirlemeler...
Dilek tutmalar, fal bakmalar, kitaptan sayfa seçip, derde derman sormalar...
Ah ah daha ne ki bunlar :)
Her sabah, 5 aydır her sabah üzgün, savunmasız, hayal kırıklığı ile uyanıp "Yarın iyileşirim artık" demeler ama kendi söylediğine inanmamalar.
Dostlara, arkadaşlara " bugün Cuma benim için dua edin" demeler. Tanrı'yla bol bol konuşup daha beteri olmadığı için şükretmeler. Sonra yine ağlamalar...
Şimdi, şu an bile bulunamayan bu hastalıkla barışık, kaynaşık, alışık deriiiin düşünmeler...
Başkası değil ben yaşıyorum ve bak yazıyorum :) Gülüyorum, alay ediyorum, boş veriyorum. Çünkü vakit dar. Çünkü vakit çok dar!
Binlercesi var hastalığın, çaresizliğin, çözümsüzlüğün. Bu da benimki! Bana düşen kısmını yaşıyorum.
He hala çok korkuyorum :) ne olur ne olmaz diye; her gün canım ne istiyorsa onu yapıyorum!
25 Mayıs 2015
Deniz Yılmaz Kılıç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder